Yıllardır, uzmanlar bize kırmızı eti azaltmamızı söylüyor. Şimdi yeni bir analiz de bunun bir neden olmadığını söylüyor.
Herkes kendi tarafında bilime dayandığını iddia ediyor.
Peki sağlık bilincine sahip bir tüketici ne yapmalı?
Son iki haftadır beslenme dünyası, Annals of Internal Medicine dergisinde yayınlanan bir makale nedeniyle çok sıcak ve son derece büyük bir tartışmanın içine girdi.
Bir uluslararası araştırmacı ekibi, kırmızı et tüketiminin insan sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili bugüne kadarki en büyük ve en titiz analiz sonuçlarını sunduklarını söyledi. Analizlerine göre mevcut tüketim oranının zararlı olduğunu ve tüketimin azaltılmasının riskleri azaltacağına dair kanıtlar ortaya sundular. Ancak şuanda bu bilgiler bazı kesimler tarafında insanların daha az kırmızı et yeme tavsiyelerini haklı göstermek için ortaya atılan zayıf ve belirsiz iddialar olarak da belirtiliyor.
Bu tahmin edebileceğiniz gibi bize daha az kırmızı et yememin için danışmanlık yapanlar tarafında bir takım protestolar çıkmasına da neden oldu. Dinleyen herhangi bir medya kuruluna söylenenler hakkında kırmızı et tüketiminin zararını savunan kanıtların ezici ve gayet açık olduklarını belirtiyorlar. Aksini önermenin ise sadece halk sağlığına değil, aynı zamanda halkın beslenme bili ve araştırmasına duyduğu güvene de saldırmak olduğunu belirtiyorlar.
Bu argüman aslında metodoloji ile ilgilidir, yani veriyi nasıl topladığımız, nasıl analiz ettiğimiz ve bunu nasıl önerilere dönüştürdüğümüz ile ilgilidir.
Beslenme üzerine yapılan araştırmalar çok karmaşık
Beslenme araştırması yapmak ve yorumlamak herkes için zordur. Gıda seçimlerimizin sağlık sonuçlarına dönüşmesi de uzun zaman alabilir, çoğu zaman onlarca yıl sürer. Örneğin, gençlerimizin aldığı kalsiyum miktarı Osteoporoz riskinizi doğrudan etkiler, ancak bu etki 70 yıl görülmez. Diyetteki bir değişiklik kolon kanseri riskinizi arttırabilir veya azaltabilir, ancak bunun da ortaya çıkması 15 yılı bulabilir. Ayrıca genetik ve Epigenetik faktörler nedeniyle hepimizin aynı diyetlere aynı şekilde yanıt veremeyeceğimiz gerçeği de ortada mevcut.
Tüm bu gürültüde herhangi bir sinyali tespit etmek için uzun bir süre insanlar üzerinde çalışmak zorundasınız. Sonuç olarak çoğu insan diyet çalışması, özgür yaşayan kişileri içerir ve onların son 24 saat veya son 30 gün, son 12 ay boyunca neyi ne kadar yediğini tam olarak hatırlama (ve rapor etme istekliliğine) dayanır. Veri toplamak için maalesef müthiş bir yol değildir.
Ayrıca çok sayıda değişken mevcut. Günde 3 veya 4 defa yemek yiyoruz. Ancak bir haftada düzinelerce farklı ve yıl boyunca yüzlerce farklı yiyecek yiyebilriiz. Bu yiyecekleri de onlarca farklı şekilde binlerce farklı kombinasyonlarda hazırlıyoruz. Diğer değişkenler arasında uyku, stres aktivete seviyeleri, çevresel patojenlere maruz kalma da dahildir ve bunları tümü de zamanla değişir.
Peki tüm bunları nasıl gözlemleyip kontrol edebiliriz?
Tüm bu bilgileri sağlık sonuçlarımızla eşleştirme zamanı geldiğinde binlerce farklı belirteç, önlem, işaret, semptom ve sağlık durumlarından hangilerini izliyoruz? Ve bir çalışmanın sonuçlarını ölçmek için farklı olan diğer öğelerle nasıl karşılaştırırız?
Hepimiz ön yargılıyız!
İnsan beslenmesi üzerine yapılan araştırmaların su geçirmez verilere sahip olmadığını söylemek yeterli. Çok fazla yoruma ihtiyaç duyuyor. Aslında verilerin hemen hemen istediğiniz her şeyi söylemesini sağlamanız mümkün. Gerçek şu ki araştırmacıların verilerini nasıl yorumladıklarını etkileyen ön yargıları da var. Araştırmacılar da dahil olmak üzere hepimiz, zaten doğru olduğuna inandığımız şeyi kanıtlamak ve inançlarımızı zayıflatan kanıtları geçersiz kılmak için nedenler arıyoruz.
Aileniz nesiller boyu sığır yetiştiriyorsa veya kariyerinizi yüksek proteinli bir diyet için savunduysanız ve sadece biftek seviyorsanız muhtemelen kırmızı etin sağlıklı olduğuna dair kanıtlara inanmaya yatkınsınız. Hayvan yemenin ahlaki açıdan yanlış olduğuna inanarak büyüdüyseniz ,kariyer ve itibarınızı bitki bazlı diyetlerin üstünlüğüne veya yaşamak için mercimek satıyorsanız aynı kanıttaki unsurları görme ihtimaliniz yükselir.
Işıktan daha fazla ısı
Şu an da sivil yaşamımızda gerçekleşen tartışmaların çoğu gibi kırmızı etin bizi öldürüp öldürmediği veya bizi daha güçlü hale getirme konusundaki bu son argümanın herhangi bir kişinin fikrini değiştirmesi pek olası değildir. hangi nedenle olursa olsun kırmızı etin zararsız veya faydalı olduğuna inanmak isteyenler, bir dizi uzman ve verinin arkasında duracaklardır. Ve kırmızı etin azaltılması hatta ortadan kaldırılmasının sağlığımızı arttıracağı konusunda kararlı olanlar da birbirlerinin arkasında duracak. Ve herkes bilimin kendi tarafında durduğunu iddia edecek.
Çapraz ateşe yakalanan, sadece doğru şeyi yapmak isteye şanssız tüketiciler de olacaktır. bilim insanları, uzmanlar ve kurumlara rehberlik etmek için bakıyorlar. Uzmanlar hikayelerini iyileştiremediklerinde de insanların neden hayal kırıklığına uğradığını anlayabilirsiniz.
Peki daha az et mi yemeli yoksa da fazla mı?
Burada taraf tutmayacağız. Hangi verilerin doğru hangi verilerin tutarlı veya tutarsız olduğunu ve kriterleri de tartışmak doğru olmayacaktır. Bu metodolojik tartışmalar akşam ne yiyeceğinze karar vermenizde pek yardımcı olmayacaklar.
İşte aklınızda tutmanız gereken şeyler:
Hiçbir yiyecek vakumlanmış haliyle iyi yada kötü değildir.
Her zaman ne kadar yediğinize nasıl hazırladığınıza ne yediğinize ve bunun yerine yemek yemezseniz ne yiyeceğinize bağlıdır. Bağlam her şeydir.
Diğer protein kaynakları karşılaştırıldığında kırmızı etin hem avantaj hem de dezavantajları vardır.
B12 seviyesi yüksektir ancak lif içermez. Harika bir demir kaynağıdır ancak çok az Omega-3 sağlar. Proteininizi bitkiler de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan aldığınızda daha geniş bir dizilem fayda elde edersiniz ve potansiyel endişelerinizi azaltmış olursunuz.
Sağlığımız burada düşünülmesi gereken tek faktör değildir.
Ve bu ifadeyi iki şekilde kastediyoruz. Birincisi tek faktör sağlık değildir. Diyet seçimlerimizin de çevresel etkileri ve hayvanların refahı açısından etkileri vardır. İkincisi de diyet kararlarınızda tercihleriniz, kültür, rahatlık, maliyet ve keyif de rol oynar.