Karşı cinsten bir arkadaşınızı düşünün. Ben adına Selin diyeceğim. Selin’in 1 kilo elması var. Yeşil mi kırmızı mı bilmiyoruz. Sizin de 1 kilo kırmızı elmaya ihtiyacınız var.

Tabi ki direk markete gidip 1 kilo elma almak en pratik fikirdir şu noktada ama varsayalım ki market çok uzak veya kapalı. Ayrıca bu saatte güzel elma kalmış mıdır emin değilsiniz…

1 Kilo Elma Üzerinden Kadın Erkek İlişkilerinin Farklı Bir Yüzü!

Photo by Snapwire from Pexels

Selin ise tam karşınızda duruyor. Çok da tatlı biri. Ayrıca 1 kilo da elması var. Cesur bir varsayım ile hareket ederseniz Selin’in elmalarının kırmızı olabileceğini düşünebilirsiniz. Muhtemelen evindeki dolapta veya tezgahın üzerinde bir yerlerde saklıyordur elmalarını. Yani eğer yeterince çaba gösterirseniz iki sokak ötede Selin’in harika kırmızı elmalarını yiyebilirsiniz.

Biraz gergin hissetseniz de sorarsınız: “Selin sinemaya gidelim mi?”. Selin ilk önce ne diyeceğini bilemeyebilir. Önce biraz şaşırır belki ama niyetinizin ciddi olduğunu anlayınca kabul eder. Sinemaya gidersiniz, ara olur mısır alırsınız, film biter çıkarsınız.

Herkes evine gider ve siz hala o kırmızı elmalara ulaşamamışsınızdır. “Ne oluyor abi?” diye sorarsınız kendinize gecenin bir yarısı ama ertesi gün de kahve içmeye gitmişken bulursunuz kendinizi. Köpeğini gezdirirsiniz, evinde bozuk kırık ne varsa tamir edersiniz, akşam işten almaya başlarsınız. O beklediğiniz elmalar hala gelmemiştir…

 “Keşke markete gidip alsaydım 1 kilo kırmızı elma!”

”Nasıl cadaloz bir kadın bu!” dersiniz, isyanın eşiğindesinizdir ama bir de bakarsınız ki aynı eve taşınmışsınız bile. ”Salak mıyım ben?” diye sorarsınız ama cevabı zaten biliyorsunuzdur…

Artık elmaların fiyatı tavan yapmış durumda. Markete gidip elma almak bir opsiyon değil. Size bu elmaları verebilecek tek kişi var artık o da Selin. Bu kızın kaderiniz olduğunu düşünüyorsunuz ve ona bağırırak “Tüm hayatımı sana adadım ama sen hala bana lanet olası elmaları vermiyorsun!” diyorsunuz.

SELİN: “Ben de hiç elma yoktu ki. Neden böyle birşey düşündün?” diyor ve ağlamaya başlıyor.

Nasıl ve neden düştünüz sizce bu girdaba? Selin’in sırf kahve içmek veya bedavaya sinemaya gitmek istediği için sizi kandırdığını söylemiyorum. Bu girdaplar hayatın her yerinde demek istiyorum aslında.

Fazla sorgulamaya gerek yok. Sorgulanması gereken şey şu:

Çoğunlukla kendi niyet ve isteklerimiz hakkında kendimize dürüst değiliz ve genellikle yakınımızdakiler istediğimiz özellikteki insanlar olmuyorlar. Biz de onların o insan olmadığını farkedemiyoruz. Etrafınızdaki insanların elinde bir kilo kırmızı elma olmayabilir, sizinle beş çocuk yapmayı veya sizinle tatile çıkmayı istemeyebilirler. Kısacası sizi sevmek, istediklerinizi vermek durumunda olmayabilirler. Böyle olmasını istemeniz kadar, böyle olmaması da normaldir.

Karşımıza çıkan ilk iyi insanı silkeleyip, kendisinde olmayan bir şeyin sırf derinlerde bir yerlerde sizin tarafınızdan bulunabilme ihtimaline bel bağlamamalıyız.

Photo by Pixabay from Pexels

Çünkü yok!

Eğer birinin sizin için bir şeyi varsa bunu memnuniyetle paylaşacaktır. Bunun kalplerinin en derinlerindeki gizli bölmeden gelmesine gerek yoktur. Kalbinden gelmesi yeterlidir.

 

Özgün yazılar ve çevirilerle hayatları renklendirmeye çalışan 'iyi niyetli' blog.
Hoşunuza gidebilir
youtube banner