Kahve, yapısında çeşitli kimyasalları bulunduran karmaşık yapılı bir bitkiden elde edilmekte olduğundan, yapısındaki maddelerin hastalıklarla ilişkisi üzerine de kapsamlı çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Kahvenin yapısında bulunan ve insan sağlığını etkilediği düşünülen bileşiklerden başlıcaları kafein, kafestol ve kahveoldür. Türk kahvesinde de yoğun olarak bulunan kafestol(6mg/240 mL) ve kahveolün (12 mg/240 mL) özellikle LDL kolesterolü yükselttiği görülmüş, kahvenin yüksek serum total ve LDL kolesterol konsantrasyonuyla ilişkisinin bu bileşiklerden kaynaklandığı belirlenmiştir.
Kahvenin Sağlık Üzerindeki Etkileri
Özellikle kafein içeriği açısından oldukça zengin olan kahvenin tüketimi, şeker hastalığı olarak bilinen Tip 2 Diyabet, kalp ve karaciğer hastalıkları gibi birçok kronik hastalıkla olumlu ve olumsuz olarak ilişkilendirilmektedir. Kahvenin önerilen miktarlarda tüketiminin, normal bireylerde sağlık riski oluşturduğuna ilişkin bilgiler azalırken, yararlı olduğuna ilişkin bilgiler her geçen gün artmaktadır. Uzun süreli ve sınırlı miktarda kahve tüketiminin Tip 2 Diyabet hastalığı riskini azalttığına dair çalışmalar olsa da çalışmaların sayısı ve kapsamı önleyici etkisi olduğunu söylemek için yetersizdir.
Gelişmiş ülkelerde koroner kalp hastalıkları görülme oranı ve kahve tüketiminin yüksek olması, kahve tüketiminin kalp hastalıkları için risk faktörü olabileceğini düşündürmekle birlikte sonuçlar çelişkilidir. Ancak günlük kahve tüketimini 3-4 fincan (300-400 mg kafein) olarak sınırlamanın, sağlıklı bireylerde olumsuz bir etkisi olmayacağı ortak sonucuna varılmıştır. Çay ve kahvenin kafein içeriği aşağıdaki şekildedir.
Çay ve Kahvenin Kafein İçeriği
KAHVE (150 mL)
Demlendirerek: 60-180 mg
Instant, hazır: 30-120 mg
Kafeinsiz, demlendirilmiş: 2-5 mg
Kafeinsiz, instant: 1-5 mg
ÇAY (150 mL)
Demlendirerek: 20-90 mg
Instant, hazır: 25-50 mg
Kafeinsiz: 0-1 mg
Günde 300-400 mg kafein içeren 3-4 fincan kahve tüketiminin insan sağlığını olumsuz etkilediğine dair kanıtlar az da olsa, hipertansiyonlu, yaşlı, hamile ve emziklilik döneminde olan kadınlar ve adölesanların kahve tüketimine ve kafein alımlarına dikkat etmeleri ve mümkün olduğunca sınırlandırmaları gerekmektedir.
Sonuç olarak; yüzyıllardır tıbbı bir ilaç olarak kullanılan çay ve dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecekler arasında olan kahvenin hem dünya pazarındaki yeri hem de sağlıkla ilişkisi oldukça büyüktür. Aşırı tüketilmediği takdirde, ülkemiz de dahil dünyanın bir çok ülkesinde yetişebilen bu iki bitkinin önerilen miktarlarda, düzenli tüketilmesinin insan sağlığına olumsuz bir etkisi olmadığı, bunun yanı sıra birçok hastalığın oluşma riskine karşı önleyici olduğu da görülmektedir. Ancak bu konuda yapılan çalışmaların yeterliliği tartışılmakta olduğundan, olumsuz etkileri göz ardı edilmeden tüketim miktarlarına dikkat edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.